Douglass'ın otobiyografisi, köleliğe karşı güçlü bir itham olup, köleleştirilmiş insanlara uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddeti ve özgürlük ve eşitlik ilkeleri üzerine kurulduğunu iddia eden bir ulusun ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır. Douglass, kendi deneyimlerini paylaşarak, köleliğin dehşetini ilk elden anlattı ve Afrikalı Amerikalıların aşağılık ve özgürlükten aciz olduğu yönündeki hakim görüşe meydan okudu.
Diğer köleleştirilmiş insanlara ilham vermek ve onları güçlendirmek
Douglass'ın otobiyografisi köleleştirilmiş insanlar için bir ilham ve umut kaynağı olarak hizmet etti, direnişin gücünü ve özgürlüğe ulaşma olasılığını gösterdi. Douglass, öyküsünü paylaşarak köleleştirilmiş insanların yalnızca nesneler veya mülkler olmadığını, zekaya, duygulara ve dayanıklılık ve kendi kaderini tayin etme kapasitesine sahip bireyler olduğunu gösterdi. Otobiyografisi bir kurtuluş vizyonu sundu ve büyüyen köleliğin kaldırılması hareketini ateşledi.
Kölelik karşıtı davaya katkıda bulunmak
Douglass'ın otobiyografisi köleliğin kaldırılması hareketinde önemli bir rol oynadı ve köleliğin insanlık dışı olduğuna ve onun ortadan kaldırılmasının acil gerektiğine dair ikna edici kanıtlar sağladı. Kitap hem kölelik karşıtı hem de kölelik karşıtı kişiler tarafından geniş çapta okundu ve kamuoyunun şekillenmesine ve kölelik karşıtı davaya destek oluşturulmasına yardımcı oldu. Douglass'ın otobiyografisi özgürlük ve eşitlik mücadelesinde güçlü bir araç haline geldi.
Kendi kimliğini ve varlığını oluşturmak
Douglass'ın otobiyografisi aynı zamanda kişisel bir kendini keşfetme ve kendini tanımlama yolculuğuydu. Yazma süreci boyunca Douglass, köleliğin dayattığı insanlık dışı stereotiplere meydan okuyarak kendi kimliğini ve failliğini öne sürdü. Douglass, deneyimlerini ve düşüncelerini paylaşarak yalnızca köleliğin tarihsel bir anlatımını sunmakla kalmadı, aynı zamanda bir yazar, entelektüel ve lider olarak kendi yerini de talep etti.