Hikaye, Layla ve Qays adlı iki genç arasındaki tutkulu ve talihsiz aşk etrafında dönüyor. Leyla inanılmaz derecede güzel ve zarif olarak tanımlanırken, Mecnun (Arapça'da "deli") olarak da bilinen Kays, yakışıklı ve zeki bir şair olarak tasvir ediliyor.
Aşkları gençliklerinde tanıştıklarında başlar ve anında birbirlerine karşı güçlü bir bağ ve derin bir sevgi hissederler. Ancak kabile farklılıkları ve sosyal normlar nedeniyle aşkları aileleri ve toplum tarafından yasaklanmıştır. Engellere rağmen Leyla ve Mecnun aşklarını ifade etmek için şiirler okur ve gizli toplantılar yapar.
Aşıklar ailelerinin ve toplumun muhalefetiyle yüzleşmeye devam ederken Mecnun, Leyla'ya olan aşkına giderek daha fazla kapılır ve dengesiz davranışlar sergilemeye başlar. Vahşi doğada dolaşır, sevdiğine duyduğu acıyı ve özlemi yansıtan şiirler okur.
Trajik hikaye, yaşamları boyunca ayrı kaldıktan sonra nihayet ölümde birleşen Leyla ve Mecnun'un sonunda ölümüyle sona erer. Hikayeleri, gerçek aşkın derinliğini ve kişinin onun uğruna yapabileceği fedakarlıkları güçlü bir şekilde hatırlatıyor.
"Leyli ve Mecnun", yüzyıllar boyunca ünlü şairler ve yazarlar tarafından farklı dillerde yeniden anlatılmış ve uyarlanmıştır; bunlar arasında, hikayeye dayanarak "Hüsrev ve Şirin" başlıklı bir anlatı şiiri yazan ünlü İranlı şair Nizami Gencevi ve Azerbaycanlı şair de bulunmaktadır. "Leyli ve Mecnun" adlı eseri Azerbaycan edebiyatının en büyük eserlerinden sayılan Fuzûlî'nin eseridir.
Dahası, Leyla ile Mecnun'un hikayesi modern edebiyatı da etkilemiştir; örneğin İngiliz şair Edward FitzGerald'ın eserleri, bu hikayeyi "Leyla ile Mecnun" adlı şiirine ilham kaynağı olarak kullanmıştır.
Bu kalıcı aşk hikayesi, dünyanın dört bir yanındaki izleyicilerde yankı bulmaya devam ediyor; kaçınılmaz aşkın sosyal ve toplumsal engellere karşı verdiği mücadeleyi simgeliyor, çeşitli ülkelerin kültürel mirası üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor ve sayısız sanatsal yaratıma ilham veriyor.